2 Şubat 2009 Pazartesi

Emre Hakkında


Uyuyamadığında çok fazla düşünürsün.
Herkesin bildiği bir hikaye vardır.
Şehir efsanelerinden biri.
Emre'nin anlattığı şu hikayelerden.
Emre hikayeler anlatır.
Emre benim patronum.
Aslında patronum değil, ben O'nun asistanıyım.
Yani O benim patronum.
Her neyse hayat başlı başına bir ikilem.
Ölürsün ve yaşarsın.
Emre tam bir idoldür.
Olmak istediğiniz yerde duran adamdır.
Ve ben O'nun asistanıyım.
Bir creative director'ın gelecek vaat eden asistanı.
Ben, dahi çocuk.
Sahip olmak istediğiniz her şeye sahip olduğunuz o anın keyfini çıkarırken hep şunu düşünürsünüz.
Bu an hiç bitmeyecek.
Her şeyim var dediğiniz o an.
Ama hayat başlı başına bir ikilem.
Ölürsün ve yaşarsın.
Kendi topraklarınızdasınız ve dilediğiniz gibi at koşturuyorsunuz.
Emre benim idolüm.
Patronum.
Olmak istediğim yer.
En büyük rakibim.
Hayat başlı başına bir ikilem.
Nihayet yoğun bir günün ardından işimiz bitiyor.
Ve Emre bana diyor ki; " Birer bira içmeye ne dersin?"
Tamam diyorum.
Bilgisayarımı kapatıyorum.
Üçüncü kattaki ofisimizden çıkıyoruz.
Asansörü bekliyoruz.
Yürümek bize göre değil.
Hayat bu kadar kolayken.
Bir dakika...
İki dakika...
Asansörü bekliyoruz.
Neden yürümüyoruz ki.
Mermer merdivenler.
Hani şu mozaikli olanlardan.
Üç dakika...
Ve biz asansördeyiz.
Hayatınız yer aldığı zaman çizgisi - 3 = 3 dakika az yaşayacaksınız.
Benim bir sevgilim var.
Geçen sene tanıştığım çok güzel bir kız.
Bir tanrıça.
Mükemmel kadın.
Hayatımı mahveden kadın.
Hayat başlı başına bir ikilem.
Ölürsün ve yaşarsın.
Ve o gece Emre O'na bir hikaye anlattı.
Ne bahsettiğim gece ne de bahsettiğim hikaye.
Uyuyamadığında çok fazla düşünürsün.
Uyuyamadığında hikayeler düşünürsün.
Ve Emre hikayeler anlatır...

William

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder