10 Ekim 2013 Perşembe

Get born get slapped, and cry out loud Now walk and talk make your parents proud Be good at sports, play hard run fast keep on climbing the rope in gym class. Lift weights, be strong, know how to fight. Be safe and stay up all night Be tough be cool be full of pride Don’t show your sensitive side Go out with your friends but be a gentleman too Then find the perfect girl who’ll say I do Go check out a noise and never be scared Don’t waste your life on the couch in your underwear Rake the leaves, trim the hedge and mow the yard, Honey can you open this jar Have a kid it’s time for a family Before you know it you’ll have three Don’t use a map always know where you are Change a flat tire while they wait in the car You’ve reached the stage where you feel at ease You’ve come this far and it wasn’t a breeze You can take on anything, of course you can because you’re a man!

26 Ekim 2012 Cuma

Uzun zamandır yazmıyorum

evet öyle... belki yazarım... yazamadığımdan değil. yazmak istemediğimden de. yazmaya götüm yok. belki yazarım... saygılar

24 Aralık 2011 Cumartesi

6 Şubat 2009 Cuma

ÖSS Hakkında


Uyuyamadığında geçmişi hatırlarsın.
O kadar hızlı hatırlasın ki o kadar yılı boşuna mı yaşadığını düşünürsün.
Türkiye’de doğduysan ve liseye gidebilecek kadar şanslıysan seni bir sürpriz bekler.
ÖSS.
Öğrenciyi Seçme Sınavı.
Seçilmek amacıyla bir sınava girersin.
Bu sınav iki bölümden oluşur.
Birinci bölümde en geri zekâlıların bile çözebileceği 30 Türkçe, 30 Sosyal Bilgiler, 30 Matematik ve 30 Fen Bilimleri sorusu mevcuttur.
İkinci bölüm için biraz daha zeki olmanın yanı sıra, çalışmışta olman gerekir.
O gençliğinin en güzel günlerinde bir odaya kapanırsın.
Kafanı ders kitaplarına gömer ve uyarıcılarla tanışırsın.
Kafein, nikotin.
Eğer yirmili yaşlarının ortasında uyku problemin başlarsa sebeplerinden birisi bu olabilir.
Ders çalışırsın ve uyumamak için uyarıcılar alırsın.
Uyuyamadığında hatırlarsın.
O kadar hızlı hatırlasın ki...
Genç olduğunu hatırlarsın.
Genç olduğun için çabuk kavrarsın.
Yaşlandıkça insanların akılları başlarına geleceğine, kıçlarına kaçar.
Ve gençliğinin en güzel günlerinde bir odaya kapandığını hatırlarsın.
Ve bir sigara daha yakarsın.
Ve ömrün 5 dakika kısalır.
Hayatının sıkıcılığını hatırlarsan, asla uyuyamazsın.
Ve bunu çok hızlı hatırlarsın.
Düşünceler bir çita gibidir.
Bir çita, saatte 60 km/h hıza ulaşabilir.
Ama bu hızı uzun süre koruyamaz.
İşte o kadar hızlı hatırlarsın ki hatırlayamadığını farkedersin.
Ve yeni bir çita gelir.
Uyuyamazsan hatırlarsın.

William

5 Şubat 2009 Perşembe

Filtre Kahve Hakkında


Uykusuzsan kafa patlatırsın.
Gereksiz şeylere kafa patlatırsın.
Sabah bana arabaların çarpmasını umursamayarak caddenin karşısına geçiyorum.
Starbucks'a giriyorum.
Kahve uykusuzluk yapar.
Bunun nedeni kahvede bulunan bir alkaloid olan kafeindir.
Kafein birçok bitkide değişik miktarlarda bulunur.
Fasulyelerde, yapraklarda ve meyvelerde...
60 çeşit bitkide bulunur.
Kafein, merkezi sinir sistemine etki ederek, beyne giden ve beyinden gelen mesajları hızlandırır ve stimülan etkisi yapar.
Stimülan, geçici olarak farkındalığı ve uyanıklığı artıran ilaçlar ya da maddeler demektir.
Genellikle etkinlikleri arttıkça yan etkileri de artar ve uyuyamazsınız.
En güçlü çeşitleri sıklıkla özel reçete ile verilen ya da yasadışı ilaçlardır.
Uyarıcılar...
Kafein, nikotin, kokain...
Organizmanın alıcı sinir uclarına etki edebilen her türlü enerji değişikliğine uyarıcı denir.
Barda oturan güzel kadın, o kadının enfes kokan parfümü ya da çürük bir dişten gelen sızı gibi...
Bunları biliyorum.
Birçok şeye kafa patlatıyorum.
Günümüzde uyarıcılara isimler takarak yasallaştırırız.
Starbucks, Gloria Jeans, Philip Moris, JTI, Levis, Top Shop...
Çünkü insan uyuyamadığında bir kahve alır ve internet karşısında uykuyu bekler.
Çünkü uyuyamadığımdan bir kahve alıyorum ve internet karşısında uykuyu beklerken birçok şeye kafa patlatıyorum.
Ve kasada duran sarı saçlı güzele "Bir filtre kahve alabilir miyim?" diyorum.
Gülümsüyor ve o güzel kız bir anda bir cadıya dönüşüyor.
Uykusuzken hayal dünyanız geniştir.
Ukala ukala gülümsüyor.
Ve arkada duran cılız çocuğa "Bir Americano!" diye bağırıyor.
Uykusuzken algılarınız açıktır.
Her şey uzaktır ama uzak olan hep yakınınızdadır.
"Filtre kahve" diyorum sıkılmış dişlerimin arasından.
Kız gülümsüyor.
Sinsi fahişe.
Uykusuzken fark edersin.
Uykusuzum ve fark ediyorum.
Bizler takıntılıyız.
Filtre kahveye isimler takınca kendimizi bir bok sanıyoruz.
Önemli hissediyoruz.
Bu aslında o zavallı kızın ben buradayım çığlığı.
O an ona acıyorum ve "Bir Americano lütfen" diyorum.
Sonuç olarak filtre kahve sadece filtre kahvedir.
Ve buna ihtiyacım var.
İsminin ne önemi var diye düşünüyorum.
Ve "Bir Americano lütfen" diyorum.
Uykusuzluk baş ağrısı yapar.
Çünkü uykusuzsan her şeye kafa patlatırsın.

William

2 Şubat 2009 Pazartesi

Emre Hakkında


Uyuyamadığında çok fazla düşünürsün.
Herkesin bildiği bir hikaye vardır.
Şehir efsanelerinden biri.
Emre'nin anlattığı şu hikayelerden.
Emre hikayeler anlatır.
Emre benim patronum.
Aslında patronum değil, ben O'nun asistanıyım.
Yani O benim patronum.
Her neyse hayat başlı başına bir ikilem.
Ölürsün ve yaşarsın.
Emre tam bir idoldür.
Olmak istediğiniz yerde duran adamdır.
Ve ben O'nun asistanıyım.
Bir creative director'ın gelecek vaat eden asistanı.
Ben, dahi çocuk.
Sahip olmak istediğiniz her şeye sahip olduğunuz o anın keyfini çıkarırken hep şunu düşünürsünüz.
Bu an hiç bitmeyecek.
Her şeyim var dediğiniz o an.
Ama hayat başlı başına bir ikilem.
Ölürsün ve yaşarsın.
Kendi topraklarınızdasınız ve dilediğiniz gibi at koşturuyorsunuz.
Emre benim idolüm.
Patronum.
Olmak istediğim yer.
En büyük rakibim.
Hayat başlı başına bir ikilem.
Nihayet yoğun bir günün ardından işimiz bitiyor.
Ve Emre bana diyor ki; " Birer bira içmeye ne dersin?"
Tamam diyorum.
Bilgisayarımı kapatıyorum.
Üçüncü kattaki ofisimizden çıkıyoruz.
Asansörü bekliyoruz.
Yürümek bize göre değil.
Hayat bu kadar kolayken.
Bir dakika...
İki dakika...
Asansörü bekliyoruz.
Neden yürümüyoruz ki.
Mermer merdivenler.
Hani şu mozaikli olanlardan.
Üç dakika...
Ve biz asansördeyiz.
Hayatınız yer aldığı zaman çizgisi - 3 = 3 dakika az yaşayacaksınız.
Benim bir sevgilim var.
Geçen sene tanıştığım çok güzel bir kız.
Bir tanrıça.
Mükemmel kadın.
Hayatımı mahveden kadın.
Hayat başlı başına bir ikilem.
Ölürsün ve yaşarsın.
Ve o gece Emre O'na bir hikaye anlattı.
Ne bahsettiğim gece ne de bahsettiğim hikaye.
Uyuyamadığında çok fazla düşünürsün.
Uyuyamadığında hikayeler düşünürsün.
Ve Emre hikayeler anlatır...

William

Resim Hakkında


Uyuyamadığında etrafındaki objeler dikkatini çeker.
Masanın üzerinde bir çerçeve var.
Ne kadar da mutlu...
Çerçevedekiler yani...
Resim değil.
Resimdekiler.
Sakalsız bir surat.
Sevgilinle buluşmaya gittiğini sakallarını kesmelisin.
Sevdiğin kişinin dudakları asla acımamalı.
O öpücüğü hatırladığında sen acı çekmelisin.
Mavi kısık gözlerini saklayan bir güneş gözlüğü takarsın.
Düzgün burnuna tam oturmalıdır.
Kahverengi kazağına uygun yandan sırtına asılmış bir çanta.
Sağ elin ağzına giden sigarayı tutuyor.
Kıvırcık sarı saçlarıyla bir tanrıça.
Kocaman güneş gözlükleri.
Sarılmalısın.
Sarılıyorum.
Mükemmel kadın.
Hayatının başlama ve bitiş noktası.
Bir demirin üzerine oturuyorsunuz.
Yüksek bir yerlerde olduğunuz arkadaki ağaçların sadece tepelerinin görünmesinden belli oluyor.
Yeşil ağaçlar.
Yüksek bir yerlerde olduğunuz yüzünüzün ifadesinden belli.
Yükseklerdeki duygular.
Himalayalar'ın aşıkları.
Hilal şeklini almış dudaklar.
Boğazı görebiliyorsunuz ağaçların arasından.
Muhteşem boğaz.
Asya ve Avrupa.
Sen ve o.
Ben ve o.
Mars ve Venüs.
Boğaz aşk demek.
Ve tankerler.
Mükemmel resim.
Sevgi kelebekleri.
Yeşil ağaçlar.
İlkbahar.
Muhteşem boğaz.
Boğazın güzelliğini gölgeleyen tankerler.
Aşkın içine giren ve bok eden tankerler.
Hayal kırıklıkları....
Şimdi sadece bir resim.
Resmi boş ver.
Akıp giden senin hayatın ve an be an azalmakta.
Uyuyamadığında saniyeleri sayarsın.

William